Yükleniyor

Bebek ve çocuklarda kulak enfeksiyonları ve üst solunum yolları enfeksiyonları sıklıkla görülmektedir. En sık virüslerle olan, nadiren de bakterilerle gerçekleşen bu enfeksiyonlarda ateş, halsizlik ve ağrı ile birlikte neredeyse her seferinde iştahsızlık da görülür. Hatta ilk görülen belirtilerden biri iştahsızlıktır. Besinlere karşı gelişen isteksizlik ve yemek yeme ihtiyacının azalması olarak nitelendirebileceğimiz bu belirti hem hastayı halsiz düşürür hem de ebeveynleri telaşlandırır. Çocukları bir şeyler yemezse sanki hastalığı yenemez ya da çabuk toparlanamaz gibi düşünürler. Bu nedenle onlara sık sık zorla bir şeyler yedirmeye çalışarak hastalığa karşı bağışıklıklarını arttırmaya çalışırlar. Vücutlarını kuvvetlendirmek için çocuklarının besleyici yiyeceklere ihtiyacı olduğunu düşünerek yaparlar bunları. Bir ölçüde bu düşünceleri doğrudur da. Ama aslında olan biten şey bambaşkadır.

Enfeksiyon anında vücudumuz çok büyük bir savunma harekâtına girişir. Bağışıklık sistemimiz hızla çalışmaya başlar ve çeşitli savunma faktörleriyle birlikte hastalığı yaratan virüs ya da bakterilerle savaşır. Bu sırada üretilen ve salgılanan birçok faktörle birlikte iştahı da azaltmaya yarayan birtakım işlemler gerçekleşir. Evet, yanlış okumadınız, iştahı azaltmaya çalışır bağışıklık sistemimiz. Şimdi bunu niye yaptığını anlamaya çalışalım.

Sindirim fonksiyonu vücudun en çok enerji gerektiren, bu nedenle de enerji birimi olan ATP ‘leri en çok harcayan işlemlerden biridir. Bu enerjiyi kullanabilmek için de sindirim organlarına yüklü miktarda kan akımı olur. Hatta bu nedenle yemek yedikten sonra uzuvlarımızı saran ciltteki kan sindirimde görevli organlara doğru yer değiştirdiği için el ve ayaklarda hafif bir üşüme hissi oluştuğunu hemen hepimiz fark etmişizdir. Sindirim işinin bu kadar enerji ihtiyacını beraberinde getirdiğini beynimiz çok iyi bilir. Enfeksiyonla uğraşmak ve savunmayı güçlü tutmak da enerji isteyen, hem de aşırı enerji isteyen bir işlemdir. Savunma sistemi bu kadar enerjiye ihtiyaç duyduğu bir dönemde vücudun sindirimle uğraşmasını istemeyecektir. Eğer beslenmemiz dengeliyse ve her gün almamız gereken vitamin, protein ve karbonhidratları yeterince alıyorsak enfeksiyona hazırlıklı yakalanmışız demektir. Bu durumda da 2-3 gün bir şey yemememiz deposundan kullanarak savunmayı gerçekleştiren vücudumuzu negatif yönde etkilemeyecektir. Enfeksiyonla mücadele ederken sindirim gibi vücuda çok büyük yük getirecek bir fonksiyonun olmaması avantajdır. İştahı azaltan birtakım salgılar sayesinde hastanın canı yemek istemez ve tüm enerji iyileşmeye ayrılır. 2-3 gün kadar süren bu sürecin sonunda savunma sistemimiz başarıya yaklaştığını anlayınca iştahı tekrar yerine gelir hastanın ve bundan sonrası da çorap söküğü gibi gelir. Vücuda giren extra enerjiyle birlikte savunma da güçlenerek devam eder ve nihayet hastalık etkeni mağlubiyete uğrar, hasta da iyileşme belirtilerini göstermeye başlar, halsizlik sona erer.

Ebeveynlerin enfeksiyon esnasında çocuklarının iştahının azalmasına duyduğu endişe yersizdir ve hasta bu sırada beslenmeye zorlanmamalıdır. Zaten hastalık iyileşme yoluna girmeye başladığında en çabuk değişen belirti de iştahtır ve hastanın önce iştahı geri gelecektir.

Sağlıklı günlerimizde bize ihtiyacımızı en doğru hissettiren vücudumuza hastalık esnasında da güvenmeli ve onu izlemeliyiz. Vücudumuz bize yalan söylemez ve doğruları göstermekte çok yeteneklidir.